ŞİİR YARIŞMASI SONUÇLANDI
Belediyemizin bu yıl ilk kez düzenlediği Türk Dünyası Dede Korkut Şiir Yarışması'nın sonuçları belli oldu. Toplam 424 şiir sahibinin katıldığı yarışmada dereceye giren isimler ve eserleri açıklandı.
Yarışmada jüriden en yüksek puanı alarak birincilik ödülünü "Kahır Kâtibi" adlı şiiriyle Mustafa Doğan kazandı. İkincilik ödülüne "Gazzeli Çocuk" adlı şiiriyle Rıza Büyükdeniz layık görülürken, üçüncülük ödülünü ise "Neşve" adlı şiiriyle Satılmış Şen elde etti.
Jüri özel ödülü ise iki eser arasında paylaştırıldı. Aynı puanı (569) alan "Adı Şair" adlı şiiriyle Hüseyin Uzel ve "Sana Hüzün Değmiş" adlı şiiriyle Mustafa Bilir jüri özel ödülünün sahipleri olurken yarışmada dereceye girenlere ödülleri, Bayburt Dede Kokut 29. Uluslararası Kültür ve Sanat Şölenleri kapsamında 17 Temmuz Perşembe günü Saat 20.00’de Bayburt Belediyesi Çoruh Kültür Merkezi’nde düzenlenecek olan Türk Dünyası Dede Korkut Şiir Yarışması Ödül Töreni ve Şiir Gecesi’nde verilecek.
Belediye Başkanımız Sayın Mete Memiş, bu yıl ilki düzenlenen ve 424 şairin eserleriyle katıldığı şiir yarışmasının gördüğü ilgiden duyduğu memnuniyeti ifade etti. Başkanımız Memiş, bu yoğun katılımın ardından şiir yarışmasını her yıl düzenlenen Bayburt Uluslararası Dede Korkut Kültür ve Sanat Şöleni'nin ayrılmaz bir parçası haline getirmeyi hedeflediklerini belirtti.
Belediye Başkanımız Memiş, yarışmaya katılan tüm şairlere ve eserlerin titizlikle değerlendirilmesinde rol alan jüri üyelerine teşekkürlerini sunarken, dereceye giren yarışmacıları da tebrik etti.
Belediyemizin düzenlediği "Türk Dünyası Dede Korkut Şiir Yarışması’nın koordinasyonunu Talat Ülker ve Fatih Dündar üstlenirken, yarışmanın jüri üyeleri ise şu isimlerden oluştu:
- Tayyib Atmaca (Hece Taşları Dergisi)
- İmdat Avşar (Türk Edebiyatı Dergisi)
- Selami Şimşek (Ay Vakti Dergisi)
- Sündüs Aslan Akça (Kümbet Dergisi)
- Tacettin Şimşek (Türk Dili Dergisi)
- Osman Oruç (Bayburt Üniversitesi)
- Murat Okutmuş (Bayburt Postası Gazetesi)
Ayrıca, yarışmada ilk 50’ye giren şiirler bir kitapta yayımlanacak.
|
(Şiir Adına Göre Alfabetik olarak sıralanmıştır) |
|
1 |
Adı Şair |
Hüseyin Uzel |
2 |
Ahval-i Beyan Kudüs |
İbrahim Şaşma |
3 |
Asya |
Celalettin Kurt |
4 |
Âşığın Ahvali |
Yahya Özkök |
5 |
Aşk Sensin Vatan Benim |
Durmuş Kaya |
6 |
Benim Adım Türk |
Yusuf Erol Gökduman |
7 |
Bilmesende |
Fahrettin Köseoğlu |
8 |
Bir Sevdanın Çözülüşü |
Muhammed Said Altuntaş |
9 |
Bir Şehrin Çığlığı |
Ali Ağır |
10 |
Dağlarla Hasbihal |
Yakup Gümüş |
11 |
Dedem Korkut'a Arzuhâl |
Aslan Avşarbey |
12 |
Dünler Geri Gelsin |
Kenan Çarboğa |
13 |
Ela Gözlerine Yazmayacağım |
Muhittin Alaca |
14 |
Eskiden |
Yavuz Doğan |
15 |
Evim O'nun Adıydı |
Gürkan Avcı |
16 |
Evvel |
Serdar Akkoç |
17 |
Ey |
Huriye Erdugan |
18 |
Gazel |
Buğrahan Karagöl |
19 |
Gazzeli Çocuk |
Rıza Büyükdeniz |
20 |
Gidilmiş Dünlerin Ahir Avazı |
Ali Kemal Mutlu |
21 |
Gitme Güneşin Kızı |
Kenan Yavuzarslan |
22 |
Güvercinlerin Telaşı |
Sercan Bayram |
23 |
Güz Ağrısı |
Yunus Laçin |
24 |
Hâtıra (O Ev) |
Ahmet Turgut Atlık |
25 |
Husuf |
Önder Eryılmaz |
26 |
İyiyim Merak Etme! |
Mesut Altunkaynak |
27 |
Kahır Kâtibi |
Mustafa Doğan |
28 |
Kalem-i Müstakime |
Deniz Garipcan |
29 |
Kırk Düğüm |
Zeliha Şahin |
30 |
Koşarken Kıvılcımlar Saçan Atlar Anıtı |
Alper Sarı |
31 |
Köz Saklarız Kül İçinde |
Mahmut Topbaşlı |
32 |
Leyl |
Turgut Ataşçı |
33 |
Mevcu’diyet |
Hakan İlhan |
34 |
Muamma |
Fatih Demir |
35 |
Neşve |
Satılmış Şen |
36 |
Oğul |
Faruk Gökbulut |
37 |
Onüç |
Bahri Sabancılar |
38 |
Özüme Közün Düştü |
Hüseyin Acar |
39 |
Sahilini Kaybetmiş Kadın |
Yahya İncik |
40 |
Sana Hüzün Değmiş |
Mustafa Bilir |
41 |
Sen Gideli |
Mutlu Aydurmuş |
42 |
Son Mektup |
Baha Polat |
43 |
Susarak Geçeceğim Gecende |
Mustafa |
44 |
Tahhütname |
Şükrü Nişancı |
45 |
Türmen Soylaması |
Fatih Kocatepe |
46 |
Varoluşa Saygı |
Hava Avcı Köseoğlu |
47 |
Vicdan Yankısı |
Hatice Bilge |
48 |
Ya Râbbim |
Melahat Temur |
49 |
Yakasız Gömlek |
Adem İrhan |
50 |
Zamana Tutulan Aynada Bayburt Esk'izleri |
Yaşar Bayar |
Dereceye Giren Şiirler:
KAHIR KÂTİBİ
Kahrının kâtibiyim, şifan yaramaz artık
Kâbuslardan ibaret rüyaların tabiri
Bu yurdu yağmalanmış, şafak aramaz artık
İşte çekiç, işte örs, mum eyledin demiri
Kalbinden vurulmuşa, neyler ölüm korkusu
Senden ilham almıştır, Ebrehe’nin ordusu
Yenilerek öğrendim yanarken yaşamayı
Bu dilsiz yağmurlardan gözyaşı sağan benim
Derdinle nikâhlıyım, bilmem ki boşamayı
Karanlığın karnından umuda ağan benim
Adının sokağına düşecek olsa dilim
Başımı baş edemem, çalkalanır menzilim
Razıyım boyun eğdim, yüküne müptelayım;
Sadakatin kaderi çölden Kevser çıkarır
Uçurumun ucunda, ben kendime belayım
Titreyen dudaklarım hâl bilmeze yakarır
Kulağımın kınında çınlayıp durur sesin
Kılımı kıpırdatmam, cellât olsa nefesin?
Yitiğim, yaram derin, adresler bilmez beni;
Can da yok, cenaze de; böyle bir yas mı olur?
Varsın kimliksiz bilsin, isterse herkes beni
Kirpiğin gözlerimin ezelden hasmı olur
Gayrı gama yüklenmem, çile senden ibaret
Yoruldum yaşamaktan, yık yeniden, imar et!
Sustum bir Meryem gibi, ahuzarım mimlendi;
Dönüp durdum hücremde, ermiş gibi Şems'ine
Has bahçeme çığ düştü, gönül gözü demlendi
Sıkışmış kafesinde, yandı, tutuştu sine
Yokluğun zindanında artık hicran görünür
Yaşamak çeşit çeşit, ölmeden de çürünür
Ne deliyim ne veli, aklı kuyuya saldım
Tutsaydın kollarımdan, miracına çıksaydım;
Bir ömrü heba ettim, arpa boyu yol aldım
Bitseydi sarhoşluğum, seninle ayıksaydım
Uyusam uyanmazdım teninin beşiğinde
Bilmem, ölmek caiz mi kapının eşiğinde?
GAZZELİ ÇOCUK
Ey Gazze’de gözleri ölüme dalan çocuk
Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk
Yaşına sıfır yazmış gazete sayfaları
Yarım kalmış düşlerin kirpiğinde buğusun
Kulak zarında düğüm, ölümün sayhaları
Kanla karışık yağan bombalar artık susun!
Hazanda zeytinlerin yaprağı gazel olmaz
Gül bile, sen güldüğün gün kadar güzel olmaz
Barkında baykuş öter, bahçesi talan çocuk
Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk
Toprağınla yıkanmış saçların bukle bukle
Ebabil pençesinden sıcak minik ellerin
Hanzala’nın yoldaşı, gitme beni de bekle!
Gidişin hüsranıdır müstevli emellerin
Bayrağın dilim karpuz, bağın zahter deseni
Görsün ama bakışlar irkilip dön de seni
Hasmın sahte nedamet, nifak ve yalan çocuk
Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk
Gölgen maverasında kayıp yangın ve sisin
Soğuruyor çehreni firakın şafakları
Canfeza bir vuslatın, sen cansız şahidisin
Hasretle yâd ederken koştuğun sokakları
Çalına çıngı düştü ve şehirler tutuştu
Enkazlarda mezarın, dudaklarında muştu
Uykusunda ansızın sirenler çalan çocuk
Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk
Kül çiçeği çehren var, biçilmiş gök ekinsin
Akbabalar, yargısız infazın memurları
Dünya niçin kör sana, nefretin nasıl dinsin
Yıkılmadan Kisra’nın sarayları surları
Sen göğe yükselirken kefiye kanadınla
Yaşaracak gözleri müminlerin adınla
Nevbaharda goncası açmadan solan çocuk
Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk
Yeisinde yakamoz ilk kıblenin sayesi
Refref omuzlarında, ufkunda hala Burak
Katline kabillerin sefalet sermayesi
Senin mülkünse gani, değil sadece toprak
Mukaddes mabedinde kuşlar fezanı süsler
Düşmanına baldıran, sana ruzi kaktüsler
Doğar doğmaz şehadet müjdesi alan çocuk
Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk
Anne kucağındasın, gözyaşı emiyorsun
Sılanın anahtarı, cebinde körpe umut
Dudağın çöl çatlağı; susadım demiyorsun
Sükutunda sitemin, feryadın kadar somut
Kaşık kaşık oyduğun tünellerde çıkış var
Göğsündeki imanı nasıl zapt eder duvar?
Sen Gazzeli çocuksun, değilsin falan çocuk
Naaşı bile öksüz ve yetim kalan çocuk.
NEŞVE
Dilimde demlenen sükûta inat
Bir yaralı bülbül öter bağrımda
Uzak iklimlere açarlar kanat,
Göçmen kuşlar katar katar bağrımda
Ne rüzgâr yatışır, ne yağmur diner
Açıkta köpükler bükülür döner.
Denizler kapımda dalgaya biner
Kayalıklar yosun tutar bağrımda
Gökyüzü meydandır, ufuklar pusu
Bende biter ırmakların uykusu
Sürer atlarını melal ordusu
Süvariler tüfek çatar bağrımda
Şekil renkte erir renk varır sese
Karışır giderim bir yeşil sise
Ne zarar bahçeme bahar gelmese
Cemre cemre toprak tüter bağrımda
Tohum oldum düze ekilmek için
Mansur oldum dara çekilmek için
Yolların önüne dikilmek için
Nice sıra dağlar yatar bağrımda
Uyduk çağrısına o kutlu erin
Şol yörüngesinde peyk olduk birin
Değme telaşına seyyarelerin
Ay dolanır, güneş batar bağrımda.
Sermestim değilim halimden bizar
Bir seyret şenliği eyle de nazar
Aldığım nefeste kurulur pazar
Bezirgânlar sevda satar bağrımda.
SANA HÜZÜN DEĞMİŞ
Uçurumun başında, açan bir çiçeksin sen
Bakışlarından belli, gözüne hüzün değmiş
Üç harfli o köprüden, nasıl geçeceksin sen
Dizin yorgun, yol uzun, izine hüzün değmiş
Şiirin, zarafetin, güneşin nesli sensin
Sevgisi ay ışığı, nefreti paslı sensin
Ruhunda asalet var, Aslı'nın aslı sensin
Yüreğin yangın yeri, közüne hüzün değmiş
Uykusuz gecelere, acılara kanıt sen
Ölümsüz duygulara, en görkemli anıt sen
Bu sözlükte yeri yok, unutmayı unut sen
Harflerin gözü yaşlı, sözüne hüzün değmiş
Kuşların kanadından dalına türkü düşmüş
Güneşi avuçlayan eline türkü düşmüş
Şirin'in yanağından diline türkü düşmüş
Teline, mızrabına, sazına hüzün değmiş
Yazılmamış bir şiir, okunmamış kitapsın
Yaradan'ın lütfusun, maveradan hitapsın
Acıların içinden süzülen afitapsın
Senin yaran sağalmaz, sızına hüzün değmiş
Kim okşar saçlarını, eline kim dokunur
Nazende sevgiliye hangi şarkı okunur
Çilenin tezgahında hüzzam kilim dokunur
Teselli Kaf Dağı'nda, nazına hüzün değmiş
Zarfı kapalı yıllar sır yığmış saçlarına
Bir cennet ocağından har değmiş saçlarına
Papatyalar açarken kar yağmış saçlarına
Baharın boynu bükük, yazına hüzün değmiş
ADI ŞAİR
Ey sırra kadem basıp kendini aratan yar
Yüreğimde taht kurup şu gönlümde yatan yar
Sen karlı bir dağ gibi sırlarla örtülüsün
Sen suya inen ceylan, sen uçurum gülüsün
Kuşlar bir taşa konup dinler suyun sesini
Yılkılar rüzgârlara kaptırır yelesini
Ey şu seven kalbimi bin defa kandıran yar
Bin defa ikna edip aşka inandıran yar
Kızlar bir isim verse kalplerinin sesinden
Elbette Aslı Kerem, Zühre Tahir diyecek
Dedem Korkut gelerek çağların ötesinden
Son aşk kahramanının adı şair diyecek
Ben sözün kurşun gibi sürüldüğü mavzerim
Ne Tahir ve Ferhat’a ne Kerem’e benzerim
O meşhur âşıkların şöhret ise maksadı
Hiçbiri benim kadar çıkarsız yaşamadı
Uğrunda yıllar yılı mahpustum vazgeçmedim
Gam yedim, idam yedim, kan kustum vazgeçmedim
Herkes divane dedi bana, herkes serseri
Kahrına talip oldum aşkın ezelden beri
Mecnunla firar etsem aklın dar kafesinden
Şerbet diye içtiğin bâde zehir diyecek
Dedem Korkut gelerek çağların ötesinden
Bu romantik çocuğun adı şair diyecek
Ey bir tebessümüyle zamanı donduran yar
Kalbimi yıldızlara kuş gibi konduran yar
Sevda denen kitabı okusan satır satır
İnan ki her kelime sana beni anlatır
Ben ki şavkı derede titreyen dolunaydım
Aksimi sen sanarak gözlerine gün saydım
Hasret türkülerinin şahdamarında kanım
Vuslat ne bilsin beni, gam yurdunda hakanım
Devrik krallar gibi sürüldüm adresinden
Evsizler otağımı görse kabir diyecek
Dedem Korkut gelerek çağların ötesinden
En tiryaki aşığın adı şair diyecek
Dinledim şarkısını buğdayın değirmende
O sebeple ekmeğin kıymeti büyük bende
Beni ne darağacı ne sebepsiz bir infaz
Mendil satan yetimler kadar yaralayamaz
Yolu dar eylemişse eğer yolcuya zulüm
Deli Dumrul orada köprü kurmuştur gülüm
Haksızlığa susamam, halkın hoyrat yanıyım
Ben içinden çıktığım toplumun vicdanıyım
Köroğlu nara atar bozlağımın sesinden
Deli cesaretime yadlar sihir diyecek
Dedem Korkut gelerek çağların ötesinden
Bu dik başlı çocuğun adı şair diyecek